Her hafta mahalleler ve merkezlerde kurulan semt pazarlarında çalışan pazarcıların iş yükü ve zorluklarına şahit oluyoruz. Sabahın erken saatlerinde yerlerini alan pazarcılar çadırlarını kurduktan sonra ürünlerini diziyor ve gün boyu ayakta satış yapmaya çalışıp akşam yine aynı ürünleri toplayıp evine dönüyor. Her günleri bir önceki günün devamı. Bu pazarlarda normalleştirilmeye çalışılan rahatsız edici bir diğer görüntü ise çocuk işçiler. Pazarın girişinde satış yapmaya çalışırken bağırışmalar yaşlarını ele veriyor. Ancak ne yazık ki hepsinin kendilerince çalışmak için mecburi bir dayanağı var. Yoksulluk!
Çocuk işçi H.S, semt pazarında abisi Y.S’nin yanında ayakkabı ve terlik satarak evinin geçimine destek vermeye çalışıyor. Okulunu 8. sınıfta bırakan 14 yaşındaki çocuk işçi H.S, yaptığı işin tercih değil zorunluluk olduğunu dile getiriyor. Çocuk işçi H.S, “Okulu bırakmak zorunda kaldım çünkü ailemin maddi durumu çok kötü. Babam işsiz, evde başka gelir kaynağımız yok. Bu yüzden abimle birlikte çalışmam gerekiyor. Çalışmazsam ailemize kim bakacak?” diyor.
H.S.’nin abisi Y.S. de benzer zorluklarla yüzleşmiş ve o da okulu bırakarak çalışmaya başlamış. Çocukluğunu işçilikle geçirmiş olan 19 yaşındaki Y.S, Şimdi kardeşiyle birlikte pazarda çalışıyor ve okulu bırakmanın hüznünü yaşıyor. Y.S., “Okulu bırakmak benim için zor bir karardı. Ama bir yandan da okuyup işsiz kalmaktan korkuyordum. Açlık ve eğitim arasında bir tercih yapmak zorunda kaldım. Ailemize yardım etmek için başka çarem yoktu” şeklinde konuşuyor.
Çocuk işçi H.S, ve kardeşi Y.S, konuşmalarının devamında geleceğe dair umutlu olduklarını ancak şuan için çalışmak zorunda olduklarını ekliyorlar. Y.S, son olarak eğer şartlar olgunlaşırsa kardeşinin okulunu devam ettireceğini söyleyerek sözlerini bitiriyor.